Han Budizminin Garip Yolculuğu: Bir Dış Gözlemcinin Perspektifi

Dinlerin nasıl yayıldığını ve dönüştüğünü her zaman garip bulmuşumdur. Han Budizmi sadece Hindistan'dan getirilen düzenli bir paket değil - tamamen kendine ait bir şeye dönüşen karmaşık bir kültürel çarpışmadır, genellikle gücü elinde tutanlara hizmet eder.

Buddizm, M.Ö. 7. yüzyılda Siddhartha Gautama'nın Hindu reenkarnasyon döngülerini sorgulamasıyla başladı. Bir sonraki yaşamda daha yüksek bir kast olmak için sadece hayata katlanmak yerine, tüm bu lanet döngüden kaçmayı önerdi. Harika bir fikir, ama siyasi fırsatçılık olmasaydı belki de yok olup gidebilirdi.

Ashoka Hindistan'ı acımasızca birleştirirken, özünde halkını kontrol etmek için Budizm'i cynikçe benimsedi. Klasik bir güç hamlesi! Din ve siyaset her zaman bu toksik bağımlılığı yaşadı. Bu, kontrol edici hükümetlerin manevi hareketler hakkında neden bu kadar paranoyak olduklarını açıklıyor - manipülasyon işinde rekabet olamaz!

Buddizm güney ve kuzey akımlara ayrıldı. Kuzey yolu, mağlup Yuezhi halkının Xiongnu'dan( kaçarken Orta Asya'ya ulaştığı yerde, kendi güç oyunları için oldukça faydalı buldu. Kushan İmparatorluğu'nu kurdular ve Budizmi Doğu Han hanedanı döneminde Çin'in kapısına kadar getirdiler.

Ama Çin tam olarak kucak açarak beklemiyordu. Seçkinler Konfüçyüsçü kibirliydi, isyancılar Daoizm’i tercih ediyordu ve o Jin Hanesi entelektüelleri, yabancı manevi değerlere önem vermek için metafiziksel boş işlerle o kadar meşguldü ki. Budizm, kuzeydeki "barbar" kabileler yerel felsefeleri reddedip bu egzotik alternatifi benimsemedikçe gerçek bir ivme kazanamadı.

Buddhizm için bazı insanların aldığı aşırı önlemler gülünç! Fu Jian, bir rahibi kaçırmak için 100.000 asker gönderdi! Liang İmparatoru Wu, devlet parasını tapınaklara aktarmak için gülünç öz-kidnapingler düzenledi - bu dini tiyatro ile gerçekten hanedanını iflas ettirdi.

Buddizm çok rahat ve zengin hale geldiğinde, keşişler bağışlarla yaşarken vergilerden ve işten kaçıyorlardı )bazıları tefeci bile oldu!(, kaçınılmaz tepki geldi. Dört imparator, "Üç Wu ve Bir Zong" zulmünde Budist kurumları ezdi. Bu dayak sonrası, Budizm dersini aldı ve devlet kontrolünün uysal bir aracı haline geldi. Çoğu keşiş, gerçek ruhsal arayıcılar yerine traşlı başlı memurlar haline geldi.

Shaolin Tapınağı'na gelince - lütfen! Tang Hanedanı'nın kurulmasına yardımcı olan o "13 rahip asker"den beri, siyasi oyuncular oldular. "İmparatorluk kararnamesiyle dövüş sanatları uygulamak" sadece devlet destekli bir markalaşmaydı. Mevcut başrahipin skandalları muhtemelen ahlaki eksikliklerden çok siyasi çekişmeleri yansıtıyor. Yüzyıllardır temelde bir devlet dalı olan bir kuruluştan gerçek ruhsal pratik beklemek neden?

Dinler, ilkeler yerine gücü seçtiğinde, tam olarak hak ettiklerini alırlar.