1980'lerin başında, Amerika Birleşik Devletleri 1970'lerin "stagflasyon" krizinden başarılı bir şekilde kurtularak ekonomik bir canlanma sağladı. Stagflasyon, ekonomik büyümenin duraklaması, yüksek işsizlik oranı ve yüksek enflasyonun bir arada bulunduğu karmaşık bir ekonomik olgudur. Amerika'nın bu durumdan çıkabilmesinin başlıca iki önemli nedeni vardır.
Öncelikle, Federal Rezerv, Paul Volcker'ın liderliğinde güçlü bir para politikası uyguladı. Volcker, 1979'da Federal Rezerv başkanı olarak göreve başladıktan sonra enflasyonu kontrol altına almak için bir dizi radikal önlem aldı. Federal fon oranını önemli ölçüde artırdı ve 1981'de bunu %20 civarına kadar çıkararak tarihsel bir zirveye ulaştı. Bu politika kısa vadede gerçekten ciddi bir ekonomik durgunluğa yol açtı, işsizlik oranı bir ara %11 civarına yükseldi ve birçok işletme iflas riskiyle karşı karşıya kaldı. Ancak uzun vadede, bu karar köklü enflasyon beklentilerini başarılı bir şekilde kırdı, enflasyon oranını çift hanelerden tek hanelere düşürdü ve nihayetinde daha düşük bir seviyede stabilize etti. Bu sadece Federal Rezerv'in güvenilirliğini geri kazandırmakla kalmadı, aynı zamanda sonraki ekonomik büyüme için sağlam bir temel oluşturdu.
İkincisi, Reagan yönetiminin uyguladığı arz yanlı ekonomik reformlar da önemli bir rol oynamıştır. 1981 yılında, Reagan başkanlık görevine başladıktan sonra, arz yanlı ekonomi teorisine dayanan bir dizi politika uygulamaya konuldu. Bu teori, ekonomik büyümeyi teşvik etmek ve enflasyonu kontrol altına almak için talep yerine üretimi teşvik etmeyi savunur. En dikkat çekici önlem, işletmelerin yatırım yapma ve bireylerin çalışma isteğini artırmayı amaçlayan büyük ölçekli vergi indirimleri olmuştur.
Bu iki büyük politikanın birleşimi, başlangıçta belirli bir ekonomik acıya neden olsa da, nihayetinde Amerikan ekonomisinin stagflasyondan çıkmasına yardımcı olmuş ve yeni bir büyüme döngüsünü başlatmıştır. Bu tarihsel deneyim, makroekonomik politikaların belirlenmesi ve uygulanması konusundaki anlayışımız için değerli bir ilham kaynağı sağlarken, karmaşık ekonomik sorunlarla karşılaştığımızda kararlı ve uyumlu bir politika tepkisinin gerekliliğini de vurgulamaktadır.
View Original
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
8 Likes
Reward
8
8
Repost
Share
Comment
0/400
TheShibaWhisperer
· 13h ago
Para politikası gerçek bir gerçekliktir!
View OriginalReply0
LightningClicker
· 09-08 03:53
Federal Rezerv (FED) ilk sırada sorun çıkarıyor
View OriginalReply0
PancakeFlippa
· 09-07 23:12
Düşüş enflasyonu düşürmek için bu bıçağı mı yiyecek? Sert biri.
1980'lerin başında, Amerika Birleşik Devletleri 1970'lerin "stagflasyon" krizinden başarılı bir şekilde kurtularak ekonomik bir canlanma sağladı. Stagflasyon, ekonomik büyümenin duraklaması, yüksek işsizlik oranı ve yüksek enflasyonun bir arada bulunduğu karmaşık bir ekonomik olgudur. Amerika'nın bu durumdan çıkabilmesinin başlıca iki önemli nedeni vardır.
Öncelikle, Federal Rezerv, Paul Volcker'ın liderliğinde güçlü bir para politikası uyguladı. Volcker, 1979'da Federal Rezerv başkanı olarak göreve başladıktan sonra enflasyonu kontrol altına almak için bir dizi radikal önlem aldı. Federal fon oranını önemli ölçüde artırdı ve 1981'de bunu %20 civarına kadar çıkararak tarihsel bir zirveye ulaştı. Bu politika kısa vadede gerçekten ciddi bir ekonomik durgunluğa yol açtı, işsizlik oranı bir ara %11 civarına yükseldi ve birçok işletme iflas riskiyle karşı karşıya kaldı. Ancak uzun vadede, bu karar köklü enflasyon beklentilerini başarılı bir şekilde kırdı, enflasyon oranını çift hanelerden tek hanelere düşürdü ve nihayetinde daha düşük bir seviyede stabilize etti. Bu sadece Federal Rezerv'in güvenilirliğini geri kazandırmakla kalmadı, aynı zamanda sonraki ekonomik büyüme için sağlam bir temel oluşturdu.
İkincisi, Reagan yönetiminin uyguladığı arz yanlı ekonomik reformlar da önemli bir rol oynamıştır. 1981 yılında, Reagan başkanlık görevine başladıktan sonra, arz yanlı ekonomi teorisine dayanan bir dizi politika uygulamaya konuldu. Bu teori, ekonomik büyümeyi teşvik etmek ve enflasyonu kontrol altına almak için talep yerine üretimi teşvik etmeyi savunur. En dikkat çekici önlem, işletmelerin yatırım yapma ve bireylerin çalışma isteğini artırmayı amaçlayan büyük ölçekli vergi indirimleri olmuştur.
Bu iki büyük politikanın birleşimi, başlangıçta belirli bir ekonomik acıya neden olsa da, nihayetinde Amerikan ekonomisinin stagflasyondan çıkmasına yardımcı olmuş ve yeni bir büyüme döngüsünü başlatmıştır. Bu tarihsel deneyim, makroekonomik politikaların belirlenmesi ve uygulanması konusundaki anlayışımız için değerli bir ilham kaynağı sağlarken, karmaşık ekonomik sorunlarla karşılaştığımızda kararlı ve uyumlu bir politika tepkisinin gerekliliğini de vurgulamaktadır.