Son dönemde Orta Doğu'daki durum hızla kötüleşti, İsrail ile İran arasındaki düşmanlıklar belirgin bir şekilde arttı ve bu da tüm bölgeyi yüksek bir gerginlik durumuna soktu. Bu görünürdeki bölgesel karşıtlık, aslında küresel ekonomik dengeler, uluslararası finans sistemi ve ABD'nin siyasi haritası ile ilgili çok katmanlı bir mücadeleyi içeriyor.
Öncelikle, tarihi kökenler açısından bu iki ülkenin karşıt ilişkisi uzun bir geçmişe sahiptir. İran, uzun süredir İsrail'e karşı olan silahlı gruplara, örneğin Hizbullah ve Hamas'a destek sağlamaktadır; İsrail ise İran'ın nükleer programını ulusal varlığı için ciddi bir tehdit olarak görmektedir. Bu yalnızca inanç ve ulus arasındaki bir çatışma değil, aynı zamanda bölgesel egemenlik için şiddetli bir mücadeledir.
Mevcut çatışmanın doğrudan tetikleyici faktörleri, tarafların uzun süredir devam eden düşmanca tutumları dışında, İsrail'in İran nükleer tesislerine yönelik sürekli saldırılarıyla da yakından ilişkilidir. İsrail, İran'ın nükleer kapasite geliştirmesinin kabul edilemez bir güvenlik tehdidi oluşturduğunu düşündüğünden, önleyici bir strateji benimsemiştir. Aynı zamanda, İran'ın nükleer meselesiyle ilgili uluslararası müzakereler defalarca duraklama aşamasına gelmiş, karşılıklı güvensizlik artmış ve bölgesel güvenlik ortamını daha da kötüleştirmiştir. Amerika Birleşik Devletleri çatışmanın barışçıl bir şekilde çözülmesi çağrısında bulunsa da, aslında askeri ve diplomatik düzeyde İsrail'e güçlü bir destek sağlamaktadır.
İran'ın iç durumu açısından, ülke ciddi uluslararası yaptırımların getirdiği ekonomik zorluklarla ve giderek keskinleşen sosyal çelişkilerle karşı karşıya kalıyor; iktidardaki otoriteler büyük bir iç baskı altında bulunuyor ve bu da bir ölçüde dış askeri eylemlerinin ölçeğini ve şiddetini kısıtlıyor. İran askeri açıdan belirli bir güce sahip olmasına rağmen, İsrail'in hassas saldırı yetenekleri ve ABD-İsrail askeri ittifakıyla karşılaşırken, savaşın geleceği hala belirsizlikle dolu.
Küresel ölçekte, Orta Doğu dünyanın başlıca petrol ve doğalgaz üretim bölgesi olarak, bu çatışma uluslararası petrol fiyatlarının önemli ölçüde artmasına neden oldu ve bu da küresel enflasyon baskılarını artırdı. Enerji fiyatlarındaki artış, doğrudan ulaşım ve imalat sanayinin maliyet yapısını etkilemekte; nihayetinde bu ek yükler tüketicilere yansıyacak ve küresel ekonomik toparlanma sürecini etkileyecektir.
View Original
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
Son dönemde Orta Doğu'daki durum hızla kötüleşti, İsrail ile İran arasındaki düşmanlıklar belirgin bir şekilde arttı ve bu da tüm bölgeyi yüksek bir gerginlik durumuna soktu. Bu görünürdeki bölgesel karşıtlık, aslında küresel ekonomik dengeler, uluslararası finans sistemi ve ABD'nin siyasi haritası ile ilgili çok katmanlı bir mücadeleyi içeriyor.
Öncelikle, tarihi kökenler açısından bu iki ülkenin karşıt ilişkisi uzun bir geçmişe sahiptir. İran, uzun süredir İsrail'e karşı olan silahlı gruplara, örneğin Hizbullah ve Hamas'a destek sağlamaktadır; İsrail ise İran'ın nükleer programını ulusal varlığı için ciddi bir tehdit olarak görmektedir. Bu yalnızca inanç ve ulus arasındaki bir çatışma değil, aynı zamanda bölgesel egemenlik için şiddetli bir mücadeledir.
Mevcut çatışmanın doğrudan tetikleyici faktörleri, tarafların uzun süredir devam eden düşmanca tutumları dışında, İsrail'in İran nükleer tesislerine yönelik sürekli saldırılarıyla da yakından ilişkilidir. İsrail, İran'ın nükleer kapasite geliştirmesinin kabul edilemez bir güvenlik tehdidi oluşturduğunu düşündüğünden, önleyici bir strateji benimsemiştir. Aynı zamanda, İran'ın nükleer meselesiyle ilgili uluslararası müzakereler defalarca duraklama aşamasına gelmiş, karşılıklı güvensizlik artmış ve bölgesel güvenlik ortamını daha da kötüleştirmiştir. Amerika Birleşik Devletleri çatışmanın barışçıl bir şekilde çözülmesi çağrısında bulunsa da, aslında askeri ve diplomatik düzeyde İsrail'e güçlü bir destek sağlamaktadır.
İran'ın iç durumu açısından, ülke ciddi uluslararası yaptırımların getirdiği ekonomik zorluklarla ve giderek keskinleşen sosyal çelişkilerle karşı karşıya kalıyor; iktidardaki otoriteler büyük bir iç baskı altında bulunuyor ve bu da bir ölçüde dış askeri eylemlerinin ölçeğini ve şiddetini kısıtlıyor. İran askeri açıdan belirli bir güce sahip olmasına rağmen, İsrail'in hassas saldırı yetenekleri ve ABD-İsrail askeri ittifakıyla karşılaşırken, savaşın geleceği hala belirsizlikle dolu.
Küresel ölçekte, Orta Doğu dünyanın başlıca petrol ve doğalgaz üretim bölgesi olarak, bu çatışma uluslararası petrol fiyatlarının önemli ölçüde artmasına neden oldu ve bu da küresel enflasyon baskılarını artırdı. Enerji fiyatlarındaki artış, doğrudan ulaşım ve imalat sanayinin maliyet yapısını etkilemekte; nihayetinde bu ek yükler tüketicilere yansıyacak ve küresel ekonomik toparlanma sürecini etkileyecektir.